29 Ekim 2009 Perşembe

Adam olacak üslup

"... yanılgı tamamen olumsuz bir varoluş tarzı olduğundan, mutlak yanılgıya hiçbir yerde rastlanamaz, böyle bir şey anlamsız bir laftan ibaret kalır..."
René Guénon, La Crise Du Monde Moderne, Modern Dünyanın Bunalımı, 1927.
Üsluba dair büyük bir ders veriyor Üstad. Tamamen içi boşalmış ve boş bir laf (kuruntu) olarak kalmış 'entelektüel hoşgörü'nün aslında hangi üslubun yerini işgal ettiğini, defalarca vurguladığı anti-pasifist yaklaşımın kendisi tarafından nasıl meşrulaştırıldığını, ontolojik düzlemde üzerinde durulanın, gayet makul bir biçimde, daha naif düzlemlerde nasıl korunabileceğini gösteriyor. Af dileyerek ve bir kez daha saygıyla...

13 Ekim 2009 Salı

Kafka'ya Nazire: Aforizmalar

Sürekli "Bence" demesi kibrinden değil, tevazuundan.
Çünkü söylediğinin indî bir mülahaza olduğunu,
hakikat-i mahz olamayacağını düşünüyor.
Bu böyledir, demiyor; bence diye kayıt düşüyor.

7 Ekim 2009 Çarşamba

l'art post-moderne

"There left no difference between modern art and
technical, advertising, mediatic or quantitative
processes. There is no more a stage for odd or effusive
art to reflect contemporary world. Hence, there is
nothing called contemporary art, because there is no
difference between that and the present world, they are the
same thing."
Jean Baudrilliard, 2005, "The Intelligence of Evil or the Lucidity Pact"

This is what I was feeling when I saw the 11th International Istanbul Biennial. For instance, I liked the installation called "Ataturk Köşesi" most, which was not included in the exhibition. It was on the wall, produced probably by the last students of the Ferikoy Greek School, under supervision of their teachers.

6 Ekim 2009 Salı

aforizmadan terşih



"İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet'ten kovuldular, tembelliklerinden ötürü geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: Sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötürü geri dönemiyorlar."

Franz Kafka, 1917-1918, "Günah, ızdırap, umut ve doğru yol üzerine aforizmalar"

Sevgili Kafka, bizlere bu fikrinden bahsederken sabırsızlık etmiş ve ilk bulgusundan aslında daha doğru olabileceğini düşündüğü ikinci bulgusundan ilkinden önce bahsetmiş değildi. Nitekim metin hatem bulmadan dilediğince değiştirebilirdi. O vakit aslında Kafka bize sadece ne düşündüğünü değil nasıl düşündüğünü de göstermek istemişti. Üstelik karar veremediğini de. Oysa biz eğer bugün böyle bir düşünüşe çıksaydık muhtemelen derdik ki "Her günahta şirke giden bir yol vardır." Ama belki de "Her günahta şirke giden ve şirkten gelen zıt iki şeritli bir yol vardır." demeyi daha doğru bulabilirdik. Zira biz sabırsızlığı ademoğlunun ilahlık iddiasına dayandırmayı yeğleriz. Ademoğlu kudret iddia eder, hikmet iddia eder, malikiyet iddia eder, rububiyet iddia eder. Yani eğer tecelliyatı Sahibi'ne teslim etmez ise günaha girer. Bu şirkten gelen yolu ifade eder. Şirke giden şeridi görmek ise idrake muhtemelen daha açıktır.


5 Ekim 2009 Pazartesi

durarak



kulak asma sen

ne söylerlerse söylesinler
verme bu defa

kıt'a dur
her adımda dur
durmadan yola çıkan
kudurur
ötekisi tasdik eder her adımda
belki de tevbe
vakıa budur

kulak asma sen "hep ver!" diyenlere
bu defa verme kendine uluhiyeti
görelim hele bir
vermeyen kendine
uzatabilir mi onu başkasına
candan bir tepside