"Batı uygarlığının insana empoze etmiş olduğu tüketim bilinçsizliği aracılığıyla, evliliği tüketilen bir kuruma çevirip 'aşk'ı yorgan altlarında aramaya mahkum hale getiren bir taarruz var. Bu taarruzun yegane kurucusu ve koruyucusu hükmündeki Batı dünyasına dinselin çağrısını sunan Kirkegaard'ın, aşkın ve evliliğin kurtarılmış gerçekliğini ortaya ortaya koymak için söyledikleri dikkat çekici. Evlilik kurumunun anlam dünyasında karşılığı olan sevgi, saygı, merhamet ve hoşgörü kavramlarını, bireysel duyguları nikah ile evrensele tekabül ettirerek ve bunu dinselleştirerek bireyin gerçek mutluluğa ulaşacağını söylüyor Kirkegaard. Hiçbir estetik ve etik duruşun bu sonucu doğuramayacağını ve özellikle ilişki boyutunda karşılanan sıkıntılara karşı yıkılmaz kale oluşunu ilişknin Tanrı'ya emanet edilmesi olarak temellendirmiştir. Evet, estetik ve etik genel olarak nedensele, yani görüntüsel olana yönelik yorum yaptığı için, her zaman sığ kalmış ve amaç-fiil ilişkisine tam cevap verememiştir. Yalnızca dinsel temele dayalı olan bir yapı içinde etrafı kalın surlarla kaplı güven dolu bir kale hükmünü alabilecektir evlilik. Ve duyurulmanın, bu kurumu evrensel bir boyuta (muhtemelen kişinin kendi evreni çapından bahsetmekte) taşıyacağını, güven ve huzur inşa edeceğini tanrısal olana yönelik vurgusuyla bize anlatmakta yazar."
Estetik öldü, evliliğe elveda ("Evliliğin estetik geçerliliği, Soren Kirkegaard" üzerine); Mustafa Zübeyr Berk, Ayraç Dergisi Sayı:01/Ağustos 2009
Klişe mi? Bizce değil. Saklandığımız yorganın altından, saklandıkları perdelerin ardına bakabilseydik (bunu mecburen yaptığımız zamanlardaki gibi) görecektik ki, tükenmişlikler ve tüketmişliklerden ötürü tüketemeyenler ve tükenmeyeceklere taarruz ediliyormuş. Mücessem İblis'in cismi mevcudiyetiyle ma'dum. Buna matuf cümle cümrün mukadderatı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder